YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
KIYMETLİ YAZARLARIMIZ CEVAPLIYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta “Talihsiz Randevu” kitabıyla tanıdığımız ” Şebnem Özbey” var.
Şebnem ÖZBEY: “Sanat ve edebiyat, hayatın içinde saklı kalan ruhu keşfetmek ve onu kelimelerle, renklerle, duygularla özgür bırakmaktır.”
Merhabalar Şebnem Hanım, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bize kendiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba, 43 yaşında, bir çocuk annesi, ressam, yazar ve iş insanı olarak kendimi tanımlayabilirim. Dolayısıyla en büyük ilgi alanım sanat diyebilirim. Bunun yanı sıra kişisel gelişim, ruhsal arayışlar ve bilinçli farkındalık da benim için çok önemli. Hayattaki en büyük tutkum, sanatın her alanında kendimi geliştirmek ve bu alanda yeni denemeler yapmaktır. Bu denemeler bazen yazarak, bazen çizerek, bazen de meditatif akışlarla düşünsel alanda yoğrulmak şeklinde olabilir. Pandemi sonrası daha sakin, daha içe dönük ve farkındalıkla dolu bir hayat tarzı benimsedim. Sanırım bu süreç beni daha derin bir benlik keşfine yöneltti.
“Talihsiz Randevu” kitabınızdan bahsedecek olursak, eserinizde okuyucularımızı neler bekliyor?
Kitapta pek çok unsur bulunuyor, ancak karışık bir bütünlükten ziyade düzenli bir yapıya sahip. Eserimde bir aşk ve miras hikayesi anlatırken, aynı zamanda kişisel gelişim ve bilinçli farkındalık konularına da yer veriyorum. Zaman kavramını hem kuantum fiziği açısından hem de ruhsal bilgiler ışığında ele alarak okuyucuya yeni bakış açıları kazandırmaya çalışıyorum. Bunun yanı sıra, kadim dünyanın sırlarıyla bezeli fantastik bir macera sunuyorum. Tüm bu zengin içeriğe rağmen, kitap kolay okunan ve akıcı bir dile sahip. Tam anlamıyla keyifli bir yaz okuması okuyucuları bekliyor.
Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Oldum olası fantastik öyküler yazmayı, okumayı ve izlemeyi çok sevmişimdir. Bu özelliğime geniş bir hayal gücü de eşlik ediyor. “Talihsiz Randevu”nun konusu, her gece yapmaya özen gösterdiğim meditasyon esnasında belirdi. Kitabı baştan sona kısacık bir sürede yaşadım dersem abartmış olmam. Meditasyonla tanışmamış ve hiç deneyimlememiş insanlar için bu anlaşılmaz olabilir ama bu durumu, uyanık görülen bir rüya olarak tarif edebilirim. Üstelik hikaye bir kitapla sınırlı kalmayacak; hikayenin devamını seneye okuma imkanı bulacak değerli okurlarım. Hikayenin yazımı benim açımdan çok akışkan ve keyifliydi. Yazarken mutlaka iç dünyamı bir süre mayalanmaya bırakırım; bu süreci mayalanma olarak ifade ediyorum. Hikaye, karakterler ve kurgu her ne kadar aklımda oturmuş olsa da, bu malzemeyi edebi bir metne çevirme aşamasında tamamen içe dönük zamanlar geçirmem gerekiyor. Ve bu elbette meditasyon ve ruhsal çalışmalarla mümkün oluyor.
Romanınız kurgu mu yoksa hayatın içinden yaşanmışlıklara mı dayanıyor?
Tamamen fantastik kurgu. Ancak romandaki her bir karakter, benim farklı yansımalarım.
Dijitalleşmenin “edebiyata” etkisi nedir? İyi ve kötü yanlarını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben teknoloji ve bilimi seven biriyim. Açıkçası dijitalleşmenin de yeni dünyanın kaçınılmaz gücü olduğunu düşünüyorum. Bilgi her yerde, neredeyse açık kalp ameliyatı yapacak bilgiye erişimimiz var. Bu, 80’lerde hayal dahi edemeyeceğimiz bir konfor. Hele benim gibi okumaya, bilgiye ve düşünmeye bağımlı biriyseniz, bu büyük bir nimet. Dolayısıyla bu muazzam dünya, edebiyatı da kapsıyor. Artık dijital ortamda okurla buluşmak ve insanların hayatına dokunmak mümkün. Eskiden yazarlar, belki bir kare fotoğrafını kitabın arka kapağında görebileceğimiz, eğer ünlüyse edebiyat dersi kitaplarında bir paragrafta adı geçen gizemli kişilerdi. Dijitalleşme sonrası bu değişti; üstelik eserin okuyucuya ulaşması da son derece kolaylaştı. Şehrinizdeki kitapçıda varsa temin edebildiğiniz eseri okuma devri kapandı. Artık ne dilersek temin edip okuyabiliyoruz; sesli, dijital ortamda ya da eski usul kitap formunda. Bu muhteşem bir konfor. Kötü bir yanı var mı derseniz, ciddi dezenformasyon var ve kirli bilgi hızla yayılıyor. Ama bunu da kötü olarak nitelemeyelim; bize akıl süzgecimizi geliştirme imkanı tanıyan bir unsur olarak görme eğilimindeyim.
Yazmak başlı başına cesaret isteyen bir iştir. Yazmak isteyen ama nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için önerileriniz var mı?
Sadece yazsınlar, yarın yokmuş gibi yazsınlar. Kim ne der, nasıl algılar diye düşünmeden günlük rutin halinde yazsınlar. Yazmak meditatif bir iştir; yeteri kadar odaklanma, meditatif akışı beraberinde getirir. Meditatif akış ise mutlaka olumlu sonuçlar doğurur. Bir süre sonra özgüven ve münasip metinler de beraberinde gelecektir.
Türk ve yabancı yazarları düşündüğünüzde özellikle Türkiye’den hangi yazarları tercih edersiniz okurken? Beğendiğiniz, okumaktan zevk aldığınız kitaplar nelerdir?
Türk edebiyatı, efsane isimlerle doludur. Türk klasiklerinin her biri çok değerlidir elbette; Nazımlar, Yaşar Kemaller ve daha niceleri. Ancak ben çağdaş yazarlardan Elif Şafak’ı okumayı çok seviyorum. Tarzlarımız farklı olsa da, onun eserlerini keyifle okuyorum. Yabancı yazarlar arasında ise tam bir Khaled Hosseini hayranıyım. Her kitabını defalarca okumuşumdur.
Ülkemizdeki okuma oranları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Gözlemleriniz doğrultusunda genç nesle bakış açınızı özetleyebilir misiniz?
Maalesef okuma oranları düşük, ancak yeni nesilden ümitliyim. Bizim anne babalarımıza, abilerimize ve ablalarımıza göre daha farkındalar ve daha yüksek bilinçlere sahipler. Bu çok sevindirici. Pek çoğunun aksine, ben genç insanları seviyor, destekliyorum ve “nereye gidiyor bu gençlik” klişesine prim vermiyorum. Gençler desteklenmeli, yüceltilmeli ve fark edilmelidir. Gençler arasında kuvvetli bir uyanıştan söz etmek mümkün. Eskinin köhnemiş kalıpları ve normları onları kısıtlamamalı. Öte yandan, eski adetler ve toplumsal normların esnemesi ve yenilikle kucaklaşması gerektiğine inanıyorum. Dünyanın bugünkü hali, eski insanların ve uygulamaların çok da doğru olmadığının en büyük kanıtıdır.
Değerli Şebnem Hanım, bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni eserlerinizi de okuyabilmek dileğiyle…
Ben teşekkür ediyorum. Yazmaya, üretmeye ve paylaşmaya mutlulukla devam edeceğim.