YAZARLARLA RÖPORTAJ / HAKAN BİROL SORUYOR
www.hakanbirol.com
Merhaba değerli okuyucularımız. Her hafta bir yazarla röportaj köşemizde bu hafta ilk romanı “Nanurjuk 1-2-3 ” roman serisi ile tanıdığımız “Banu Saygılı Balaman” var. Banu Hanım’la yaptığımız röportaj ile sizleri baş başa bırakıyorum:
Merhabalar Banu Hanım. Klasik bir soruyla başlıyoruz. Yazmaya nasıl başladınız? Ne zamandan beri yazıyorsunuz?
“Aslında en zor zamanlarımız, kendimizi yeniden gözden geçirmemiz için en iyi anlardır. Ben şahsen en kötü günlerimden ilhamlandım. Buhranlı günlerde kendi özüme dönüp, ruhumu dinledim. Bu süreçte hayal gücüm haddinden fazla çalışınca, zihnimde birikmiş bir hikâyeyi kâğıda dökmek istedim. Sabahlara kadar yazdım ve yazdıkça tüm sıkıntılarımdan da kurtulur oldum. Üç yıldır yazıyorum ancak çocukluğumdan beri hiç ara vermeden günlük tutuyorum.”
Uzun yıllar medya sektörünün içinde de çalışmışsınız. Bu sektörün yazı hayatınıza katkısı nasıl oldu?
“Gazeteci olmak, edebiyatla haşır neşir olmayı gerektiriyor. Editörlük ve röportajlar yapmamın da, kitap yazma serüvenime çok önemli katkıları olmuştur mutlaka. Özellikle araştırmacı gazetecilik yapmam, özgün yazarlık ruhumu besledi.”
Roman ismini baş kahraman Nanurjuk’tan alıyor. Peki, Nanurjuk adının anlamı nedir?
“İnuit kökenli bir isim olup, yıldız anlamına geliyor. Bu gök cismi, Samanyolu’nda yer alan Avcı (Orion) Takımyıldızının en parlak yıldızlarından biridir. Diğer yandan Nanurjuk, İnuitler için çok kutsal olan Kutup Ayısının ruhuna verilen isimdir.”
Romanınızın içinde bahsettiğiniz bir topluluk var. Bu topluluk hakkında kısa bir bilgilendirme yapabilir misiniz?
“Grönland’ın en kuzey bölgesinde var olmuş Awanitoq kabilesi, adadaki İnuitler’den bazı konularda farklılardır. Çünkü eşsiz yetenekleri var. Dağların ruhlarıyla konuşuyor, kutup hayvanlarına şarkılar söyletiyor, buzulları dize getiriyorlar. Dev balinalarla savaşacak kadar cesaretli ve de kutsanmış ruhlara sahipler. Ölümden korkmadıkça, doğaya meydan okuyorlar. Fakat tanrılarına bir türlü söz geçiremiyorlar.”
Nanurjuk için bir “Şaman Romanı” diyebilir miyiz? Şaman inancı hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
“Diyebiliriz tabi. Şamanizm’in Türkler arasında hiçbir zaman var olmadığını söyleyenler var. Oysa şu anda sürdürdüğümüz adetleri düşündüğümüzde, Şamanizm’in izleriyle alenen karşılaşıyoruz. Mesela nazara inanmak, büyüden korkmak, baharın gelişini kutlamak gibi… Hatta Şamanlarda görülen kutsama ve temizleme ritüelinin benzerini sufilerde de görmekteyiz. Şamanizm olarak da adlandırılan şaman inanç sistemi, doğayı ve doğa olaylarını kutsar. Doğa ana ile uyumlu yaşamayı esas alır. Ruhlar vasıtası ile doğal güçlerle temas kurulabileceğine ve doğal olayların bundan etkileneceğine inanır. Şaman inancına saygı duymak bile, doğaya saygı duymaktır bence. Doğa anayı onurlandırmak, ruhlarımızın temiz kalması için gereklidir.”
Romanınızı kaç yılda bitirdiniz? Bu aşamada sizi en çok ne zorladı?
“İki yılda bitirdim ancak romanımı editörüme sunma aşamasında epey bir zorlandım diyebilirim. Çünkü zihnimden taşanları kâğıda dökmek kolay olsa da, tüm yazılanları belli bir bütünlük içinde ele alıp, edebi eser olarak sunmak gerçekten zaman aldı.”
Spirutielizm hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
“Ruhçuluğa kalben inanıyor olmam, bu romanı yazmamda ana etkendir. Ruhlarımızın sonsuza dek tekâmül edeceğine inananlardanım. İnandığım kadar da, Yaratıcımızın zihninde yani Kozmik Bilinç’in sonsuz okyanusunda varım. Bu yüzden ruhen gelişmeye çalışıyorum. Ben canlılığımı bir enerji olarak görüyorum ve bu enerji, ben öldükten sonra da var olacak. Spiritüalizm, Tasavvufa yakın bir inançtır. Spiritüalizm ve öte alemcilik zaten büyük dinlerde yer yer geçmektedir. Pek çok dinde yer alması nedeniyle, Tanrı’ya giden bir yol olarak ele alınabilir.”
Nanurjuk romanında okurlara vermek istediğiniz bir mesaj var mıdır?
“Romanımda Spiritüalizm’e vurgu yaptım. Çünkü okuyucuların kendi ruhlarının ışıklarını fark edebilmelerini istiyorum. İnsanlar; zihinsel, ruhsal varlıklardır ve bedenlerden oluşmazlar. Beden; ruh için bir elbise konumundadır sadece. Ayrıca görünmeyen bir içsel hayat daha yaşıyoruz ki; işte bu nedenle Dünya bataklığına saplanmış ruhlarımızı korumaya ihtiyacımız var. Benim inanışıma göre Dünya, gerçek âlemler ile ruhlarımız arasındaki bir mesaj kutusu. Gerçek yurtlarımızdan gelen mesajları duyabilmek için, ruhlarımızı yeryüzünde çok temiz tutmamız gerekiyor.”
Göğe Uçuşan Kristaller/NANURJUK serinin birinci kitabıydı. İkinci kitapta okurları nasıl bir sürpriz bekliyor?
“İkinci kitap gerçekten de okuyuculara büyük bir sürpriz olacak. Çünkü ilk kitaptaki yüce şamanlardan, ikinci kitapta iken epey bir uzaklaşacağız. İkinci kitabım daha çok spiritüel ve öte âlemdeki sırlı enerjilerle dolu. Özetle diyebilirim ki; Nanurjuk dinsel anlamda çok büyük değişiklikler yaşayacak.”
Banu Hanım bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. En kısa zamanda yeni bir kitabınızın daha yayımlanması dileğimizle.