
Fethiye Kent Konseyi Kadın Meclisi, kadın hakları ile ilgili basın açıklaması yaparak ‘Neden Kadın Hakları Günü’ olduğunu açıkladı.
Fethiye Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Dilek Sağesen; “5 Aralık 2020, Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 86. Yıldönümü. 5 Aralık 1934 tarihinde “Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı” veren yasanın kabul edildiği bu anlamlı gün, ülkemizde her yıl “Kadın Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır.
“Neden Kadın Hakları Günü?”sorusunu cevaplamak için geride bıraktığımızda yüzyıla şöyle bir bakacak olursak, dünyada kadınların 17. Yüzyılda başlayan oy hakkı mücadelesinin 20. Yüzyılın başlarından itibaren kazanımlara dönüştüğünü görürüz. Kadın vatandaşlarına seçme ve seçilme hakkı tanıyan ülkeler arasında Yeni Zelanda(1893) ve Avustralya (1902) başı çekmiştir.
Bu iki ülkeyi İskandinavya ülkelerinden Finlandiya (1906), Norveç (1913), Danimarka (1915), İzlanda (1915) ve Kuzey Amerika ülkesi Kanada (1917) takip etmiştir. Batı Avrupa ülkelerinden1918 yılında sırasıyla Avusturya, Almanya, İrlanda ve Birleşik Krallık’ta kadınlara oy kullanma hakkı tanınmıştır. Bu ülkelerin ardından1919’da Lüksemburg ve Hollanda, 1921 yılında ise İsveç gelmiştir.
1917 yılında Bolşevik İhtilalinin ardından 1918 yılında Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte Kuzey ülkelerini Eski Sovyetler Bloğu ülkeleri takip etmiştir. Aynı yıl Azerbaycan, Estonya, Gürcistan, Kırgızistan, Letonya, Macaristan, Polonya ve Rusya Federasyonunda, bir yıl sonra ise Beyaz Rusya ve Ukrayna’da kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. Ardından 1920’li yıllarda diğer Sovyet Bloku ülkeleri Çekoslovakya, Ermenistan, Tacikistan, Moğolistan, Kazakistan ve Türkmenistan gelmiştir.
ABD’de 1920 yılında yürürlüğe giren anayasa değişikliği ile ülke genelinde kadınlara oy verme hakkı tanınmış ve kadınlar ilk parlamento seçimlerine katılmışlardır.
1930ve 40’lı yıllarda Güney Amerika kıtasında Ekvator (1929), Brezilya (1932), Küba (1934), El Salvador (1939), Panama (1941), Guatemala ve Venezuela (1946), Arjantin (1946), Şili ve Kosta Rika (1949), Meksika’da (1953) kadınlar seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir.
Asya kıtasında ise kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri 1940’lardan2000’li yıllara uzanmaktadır. Endonezya (1941), Japonya (1945), Çin, Pakistan ve Hindistan (1947) ve Güney Kore’yi (1948) diğer Asya ülkeleri takip etmiştir. Sınır komşularımızdanSuriye’de 1953, İran’da 1963, Irak’ta 1980’de, Arap ülkelerindenKatar’da 2003,Kuveyt’de2005, Birleşik Arap Emirliklerinde 2006,Sudi Arabistan’da ise 2011yılında kadınlara seçimlere katılma hakkı tanınmıştır.
Afrika’da kadınlar 1950’li yıllardan itibaren, örnek verecek olursak, Mısır ve Somali (1956), Nijerya (1958), Tunus (1959), Cezayir (1962), Fas (1963), Libya ve Sudan’da(1964) oy hakkı kazanmıştır.
Bu bilgiler ışığında, coğrafi açıdan kronolojik sırayla değerlendirecekolursak 20. yüzyılın başından günümüze kadar, Avustralya kıtasından başlayarakİskandinav ülkeleri, Kanada, ABD, Sovyet Bloku, Avrupa, Güney Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında kadınlar toplumsal hayatta eşitlik mücadelesi vermiş ve kazanımlar elde etmiştir.
Geçtiğimiz yüzyılda bu mücadele ve kazanımlar, dünyanın dört bir yanında rejim değişiklikleri ve baskılardan dolayı belirli dönemlerde kesintiye uğramış, hatta gerilemiştir.Ayrıca bazı ülkelerde, örneğin Avustralya,Belçika, Kanada ve Günay Afrikagibi, toplumun belirli kesimindeki kadınlara ırk, yaş, sosyoekonomik statü, eğitimgibi çeşitli kriterler dikkate alınarak seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Tüm kadınların eşit haklara sahip olması için on yılların geçmesi gerekmiştir. Kadınlara oy kullanma hakkının tanınması ile kadınların seçimlerde aday olmaları ve oy vermeleri de farklı tarihlere rastlayabilmektedir.
Diğer ülkelerle kıyasladığımızda, Türkiye coğrafi konumu itibariyle bir taraftan I. Dünya Savaşından sonra Batı Avrupa’da yaşanan demokratikleşme, diğer taraftan hem doğu, hem de batıdan kuşatıldığı Sovyet Blokunda yaşanan sosyalist hareketin arasında kalmıştır. Her iki hareket de kadın emeğinin ekonomiye katılması, kadın hakları ve kazanımları yönünden olumlu sonuçlar doğurmuştur.
Farklı kıtalarda yer alan Avustralya, Kanada ve ABD’yi bir tarafa bırakacak olursak, Türkiye, Kuzey Avrupa ve Sovyet Bloku ülkelerinin ardından 1930’lu yılların başında kadınların demokratik haklarını kullanmaları ve bunlara sahip çıkmaları için gerekli yasal düzenlemeleri hayata geçirmiştir.
Türkiye, İspanya (1931), Portekiz (1934), Bulgaristan ve Fransa (1944), Belçika, İtalya, Romanya, Yugoslavya (1946), Yunanistan (1952), İsviçre (1971) gibi Batı ve Orta Avrupa ülkelerinden evvel bu önemli ve büyük adımı atmıştır. Bu adımla, ancak 1950’li yıllardan itibaren kadın haklarının ve kadınların siyasete katılımının gündeme geldiği başta Orta Doğu ve Afrika coğrafyasına demokratikleşme, modernleşme, çağdaşlaşma ve laiklik konularında öncülük etmiştir.
1923 yılında Cumhuriyet’in ilanının ardından devlet kurumlarının yapılandığı veişlerlik kazandığı dönemde 3 Mart 1924’de Tevhid-i Tedrisat Kanununun yürürlüğe girmesi ile eğitimde birlik ve laik eğitim yönünde adımlar atılmış, 25 Kasım 1925’de çıkarılan Şapka Kanunu’nun ardından yapılan düzenlemelerle kadınlara çağdaş ve modern bir görünümün yolu açılmıştır. 17 Şubat1926’da yılında İsviçre Medeni Kanunundan esinlenerek Türk Medeni Kanunu kabul edilmiştir. Yeni Medeni Kanun ile kişiler, aile, miras ilişkilerinde dini hukuk yerine laik hukuk benimsenmiş, toplumsal hayatta kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması ve yan yana yer almasının temeli atılmıştır.
Kadınların siyasette yer alma girişimlerine bakacak olursak, 1923 yılında Nezihe Muhittin Başkanlığında Kadınlar Halk Fırkası ismiyle bir siyasi örgüt kurulmuştur. Kadınlar Halk Fırkasının kuruluşu, kadınların siyasi hayata adım attıklarının ilk resmi kanıtıdır. Ancak, bu partiyi bir cemiyete dönüştürme fikrinin ışığında, kadınlara tanınan hakları korumak, kadınların eğitim ve kültür alanında yükselmelerini sağlamak ve kadın ve erkeğin toplumsal, ekonomik ve siyasal eşitliğini sağlamak amacıyla,7 Şubat 1924 yılında yine Nezihe Muhittin’in önderliğinde Türk Kadınlar Birliği kurulmuştur.
1930’lara gelindiğinde, 18 Nisan 1935 tarihinde 40 ülkeden 350’yi aşkın kadının temsilci ileİstanbul’da 12. Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi toplanmıştır. Cumhuriyet hükümeti, devrimlerin ve bu süreçte Türk kadınının elde ettiği hakların dünyaya tanıtılması için iyi bir fırsat olarak gördüğü bu kongreye gerekli tüm desteği vermiştir. Kongrenin İstanbul’da “barış” temasıyla toplanmasında Türk Kadınlar Birliğinin önemli bir rolü olmuştur.
Atatürk devrimlerinin ışığında büyük bir eğitim ve kalkınma hamlesi içerisinde olan Türkiye, kadınların politik hayatta da yerini alması için bir takım yasal düzenlemelere gitmiştir. Bu bağlamda 3 Nisan 1930’da Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle Türkiye’de kadınlar Belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkını kazanmıştır. 26 Ekim 1933’te Köy Kanunu’nda yapılan değişiklik ile kadınlar köy muhtar ve heyetlerine seçilme hakkını, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklik ile de milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir.8 Şubat 1935’de ilk defa TBMM seçimlerine katılan Türk kadınları, mecliste 18 sandalye ile 400 milletvekili sayısının yüzde 4,5’ini oluşturmuştur.
10 Mayıs 1935’deTürk Kadınlar Birliği, Türk kadınlarının erkeklerle eşit haklara sahip olduklarından artık işlevini tamamladığı gerekçesiyle kapanma kararı almıştır. 1948 yılında Cemiyetler kanununda yapılan değişikliğin ardından Soroptimistler, Üniversiteli Kadınlar gibi uluslararası derneklerin Türkiye şubelerine ek olarak Türk Kadınlar Birliği yeniden açılmıştır.
1935-1975 yılları arasında Türkiye’de kadınların aktif olarak siyasette yer almasından ve kadın örgütlenmesinden söz etmek ne yazık ki pek mümkün değildir. Bunun sonucu olarak, 1946 yılında çok partili hayata geçişin ardından 1950’de yapılan seçimlerde TBMM’de kadınların sayısı 3’e, oranı % 0,6’ya düşmüştür. (Kaynak: Türkiye’de Kadın Hareketinin Tarihi, Şirin Tekeli).
TBMM dışından bağımsız olarak atanan Türkiye’nin ilk kadın bakanı Türkan Akyol, 25 Mart-13 Aralık 1971 tarihleri arasında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı görevini yürütmüştür.
1975 yılında kadınların durumunu sosyalist açıdan eleştiren İlerici Kadınlar Derneği, ardından Demokratik Kadınlar Birliği, Emekçi Kadınlar Birliği, Devrimci Kadınlar gibi sınıf mücadelesini gündeme getiren ve işçi sınıfı örgütleyen sol görüşlü kadın dernekleri kurulmuştur.
Türkiye, 1979 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen uluslararası “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesini” (CEDAW) 1985 yılında onaylayarak 19 Ocak 1986 yılında yürürlüğe koymuştur. Oy verme, seçilme ve katılma hakkını irdeleyen sözleşmenin 7.Maddesinde,“Taraf Devletler, ülkenin siyasal ve kamusal yaşamında kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır ve kadınların erkeklerle eşit şekilde bütün seçimlerde ve referandumlarda oy kullanmak ve kamusal olarak seçim yapılan bütün organlara seçilebilmek hakkını; hükümet politikalarının formüle edilmesine ve bunların uygulanmasına katılma hakkı ile kamu görevlerine atanma ve idarenin her düzeyinde kamusal görevleri yerine getirme hakkını; hükümet dışı kuruluşlar ile ülkenin kamusal ve siyasal yaşamıyla ilgili kuruluşlara katılma hakkını güvence altına alır” denmektedir.
1980’li yıllardan günümüzde kadar gelen süreçte,kadınların siyasette ve kamu kurumlarında konumlarını güçlendirmek ve sayılarını artırmak amacıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi (İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun ile düzenlenmiştir) yönünde siyasi partilerin kadın kolları ve kadın örgütlerininsonuç getiren çalışmaları olmuştur. Türkiye’de feminist kadın hareketinin yapılandığı ve güçlendiği, kadın dayanışmasının arttığı ve kadın örgütlerinin devleti gerekli adımları atmaya zorladığı 2. Dalga Kadın Hareketi olarak adlandırılan bu dönemde yaşanan gelişmeleri ayrıca ele almak gerekir.
1993-1996 yılları arasında Türkiye’nin ilk ve tek kadın başbakanı Tansu Çiller görev yapmıştır. Tansu Çiller’in kurduğu Türkiye’nin 50. Hükümetinde Devlet Bakanı olarak 2 kadın bakan yer almıştır.
Sonuç olarak, Türkiye’de 1924 yılında Türk Kadınlar Birliği’nin kurulması ile resmi olarak başlayan siyasette kadın hareketi çeşitli evrelerden geçerek günümüze gelmiştir.Geçen yüzyıl içerisinde Türk kadını demokratik haklarını kullanmış, siyaset ve demokrasi sahnesinde yerini almıştır. Ancak, Türkiye’de kadınların siyasetteki temsili ve rolü, Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında ne yazık ki beklenen noktada değildir.
Nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan kadınların temsil gücüne baktığımızda, halen TBMM’de 596 milletvekilinin yüzde 17’si, yani 104’ü kadındır. Bu rakamlarla, Türkiye, kadın milletvekili oranında dünyadaki 192 ülke içinde 117. sıraya yerleşerek Madagaskar, Pakistan, Kamboçya, Moritanya, Bangladeş, Gine, Somali ve Sudan gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır. Listenin zirvesinde bulunan Ruanda’da kadın milletvekili oranı yüzde 61,Küba ve Bolivya’da yüzde 53, Meksika’da yüzde 48 ve İsveç’te yüzde 45’tir.
İsveç (yüzde 47,6) ile Finlandiya’nın (yüzde 46,5) başı çektiği 37 Avrupa ülkesi içinde kadın milletvekili oranı yüzde 32 iken Türkiye yüzde 17 ile 35. sırada yer almaktadır. Avrupa’da, Bu ülkelerin hemen ardından Belçika (yüzde 42,4), İspanya (yüzde 41,9), Norveç (yüzde 40,8), Avusturya (yüzde 38,9), Fransa (yüzde 37,1) ve İtalya (yüzde 35,8) gelmektedir.
Kadın Bakanların sayısına bakacak olursak, Cumhurbaşkanlığı kabinesinde atamayla göreve gelen toplam 17 kişilik kabinede %11 oranıyla 2 kadın bakan bulunmaktadır. 28 AB ülkesinin ortalaması yüzde 32 iken Türkiye kadın bakan sayısı ile Avrupa’da 37 ülke içinde 34’üncü sıradadır. Avrupa’da kadın bakan listesinin zirvesine yerleşen Finlandiya (yüzde 57,6) ve İsveç’i (yüzde 52,2) yüzde 50 ile İspanya ve Avusturya takip etmektedir. Kadın bakan oranı Fransa’da yüzde 48,6; Almanya’da yüzde 40,8 ve İngiltere’de yüzde 32,8’dir.(Kaynak: euronews, Parlamentolar Arası Birlik: https://tr.euronews.com/2020/03/10/kadin-milletvekili-oraninda-turkiye-117-nci-sirada-zirvede-ruanda-ve-kuba-var)
Yerel yönetimlere gelince, 1.389 Belediye Başkanının belirlendiği 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin sonucunda yüzde 3,2 oranıyla 45 kadın başkan seçilmiştir. 81 ilden ise sadece 4 Kadın Belediye Başkanı, 30 Büyükşehir Belediyesinden sadece 3 kadın başkan seçilmiştir.
Yine aynı seçimlerde göreve gelen toplam50 bin 157 muhtardan %2,14 oranıyla 1071tanesi kadındır. Kadın muhtar sayısının bir önceki mahalli seçimlere göre %45 oranında artmış olması sevindirici de olsa da, kadın milletvekili oranına göre hala çok düşük bir seviyededir.
Yukarıdaki rakamlardan görüleceği üzere, ülkemizde kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesinden bu yana siyasete katılım ve temsil konusunda bugün geldikleri nokta maalesef birçok ülkenin gerisinde kalmıştır. Bunun sebepleri çok boyutlu olarak ele alınmalı ve sosyolojik, psikolojik,-kültürel, akademik ve ekonomik boyutu titiz bir şekilde irdelenmelidir.
Kadınların yerel ve merkezi yönetim mekanizmalarında daha fazla yer almaları ve temsil edilmelerinde katılımcı demokrasinin önemli bir bileşeni olan sivil toplum örgütlerinin rolügöz ardı edilmemelidir. Resmi kurumlar, politikalarını belirleme ve karar alma aşamalarında toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmek ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yapmak için STK’lar ve kadın örgütleri ile yakın diyalog ve işbirliği içerisinde olmalıdır. İlgili STK’lar, bu politika ve kararların uygulanmasında ve takibinde de aktif rol üstlenmelidir.
Kadınların ve erkeklerin her alanda eşit olarak temsil edilmesi amacıyla kurulan Kadın Adayları Destekleme Derneği (KADER) gibi sivil toplum örgütlerinin çalışmaları da, seçimle ve atamayla gelinen tüm karar organlarındaki kadın temsil oranlarını yükseltmek hedefine katkı sağlamaktadır.
Yerel idarelerle sivil toplumun işbirliğinin güzel bir örneğini oluşturan Kent Konseyleri, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin ve kentlinin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye ve ekolojiye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan sivil toplum örgütleridir.
Kadın Meclisleri, Kent Konseyi çatısı altında gönüllülük esasına dayalı olarak oluşmuş; din, dil, ırk, kültür, sınıf, eğitim ve düşünce farkı gözetmeksizin kentte yaşayan tüm kadınların yönetişimin bir parçası olmasını, kent yönetiminde ve karar alma süreçlerinde aktif ve eşit rol almasını, demokratik ve doğrudan katılımın, katılımcı yapının güçlendirilmesini hedefleyen yapılardır.
Sivil toplum örgütlerinin kadın temsilcilerinden ve bireysel kadın katılımcılardan oluşan Kadın Meclisleri, hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politikalar üretilmesinde, uygulanmasında ve takibinde önemli bir rol oynamaktadır. Kadınların sorunlarını çözüm önerileriyle birlikte dile getirmek, kadın hakları konusunda farkındalığın arttırılması için politikalar oluşturmak, ulusal ve uluslararası gelişmeleri izlemek, ülke koşullarını gözeterek görüş ve çözüm önerileri üretmek, kadınların etkili çoğunluk olarak kentsel, ulusal ve uluslararası düzeyde temsil edilmesini sağlamak bunlardan bazılarıdır.
Fethiye Kent Konseyi Kadın Meclisi, bu görevlerinin bilinciyle yerelde, kadınların, çeşitli faaliyet ve projelerde aktif rol almalarını sağlayarak araştıran, girişimci, üretken bireyler olmaları için desteklemek ve bireysel girişimlerini teşvik etmeyi öncelik edinmiştir.
Bu bağlamda, Fethiye Kent Konseyi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü haftasında toplumun kadına ve kadınların sorunlarına karşı farkındalığını ve duyarlılığını artırmayı amaçlayan anma etkinlikleri düzenlemiştir. 8 Mart programı, günün anlamı, önemi ve tarihçesini vurgulayan, hayatın her alanında kadın emeğini, performansını ve başarılarını öne çıkaran, kadın haklarını ve sorunlarını irdeleyen, kadına karşı şiddete ve bu şiddetin önlenmesine dikkat çeken, destek mekanizmalarını gösteren ve kadın sağlığı konularında bilgilendirmeyi amaçlayan konuşma, panel, film gösterileri, vb. etkinliklerden oluşmuştur.
Başta kadınlar olmak üzere, Fethiyeli hemşerileri bilgilendirmeyi, toplumsal yaşamda etkinliklerini artırmayı, sorunlarını dinlemeyi ve çözüm önerileri getirmeyi hedefleyen bu çok yönlü programdan yüzlerce hemşerimiz faydalanmış ve böyle nitelikli bir programın daha geniş kitlelere ulaşması yönünde temennilerini dile getirmişlerdir.
2020 Mart ayının ortalarından itibaren kısıtlayıcı pandemi tedbirleri nedeniyle Fethiye Kent Konseyi ve Kadın Meclisi Genel Kurullarının toplanamaması, faaliyetlerimizin olağan akışında gitmesine engel olsa da pandemi şartlarına göre önceliklendirme yaparak çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Bu çalışmalar kapsamında, Kadın Dostu Kent Fethiye ve toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde projeler üretmek üzere Fethiye Belediyesi ile Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyinin (CEMR) Avrupa Yerel Yaşamda Kadın-Erkek Eşitliği Şartını imzalaması, Yerel Eşitlik Eylem Planının hazırlanması ve uygulamaya konması, Belediye bünyesinde yeni kurulan Eşitlik Biriminin faaliyetlerine başlaması konularında görüşmeler yapılmıştır. Kadın Dostu Kent Aksiyon Planı hazırlanarak Fethiye Belediye’sine sunulmuş olup bu konularda somut sonuçlar elde etmek için çalışmalarımız devam etmektedir.
Fethiye Kent Konseyi Kadın Meclisi, kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadele İl Eylem Planı doğrultusunda ilgili resmi kurumlarla işbirliği yapmayı, kamunun ve özel kurumların şiddet karşıtı politikalar geliştirmesinde ve uygulanmasında aktif rol üstlenmeyi ve takipçi olmayı da gündemine almış, bu konuda gerekli temasları sağlamıştır.
Fethiye Belediye’sinde şiddet masasının kurulması ve bu masada görevlendirilecek personele gerekli eğitimin verilmesi yönünde Fethiye Belediyesi Meclisi Kadın ve Çocuk İhtisas Komisyonu ile birlikte başlattığımız çalışmalarımız da devam etmektedir.
Kent Konseyi Meclisleri, hemşehrilerin zamanı, enerjileri ve imkânları dahilinde yaşam standartlarını ve kalitesini iyileştirmeleri için çok iyi bir fırsattır. Bu vesile ile kişiler, merkezi veya yerel yönetimlerin bakış açısıyla fark edilmeyen, ama yerelde her birimiz için önemi olan konuları yerel yönetime iletebilir ve akıbetini takip edebilirler.
2021 yılından itibaren pandemi tedbirlerinin aşamalı olarak kalkmasıyla birlikte kadın sorunları ve politikaları ile ilgili iş ve güç birliğinin geliştirilmesi amacıyla dayanışma ve farkındalık artırıcı çalışmalar yürütmek üzere Kadın Meclisi çalışma komisyonları oluşturmayı planladık.
Kadınların ihtiyaç ve beklentileri yönünde kurulacak komisyonların üyeleri, çalışmak istedikleri alanları belirleyerek diğer gönüllü üyelerle bu alanlarda ekip çalışması yapacaklar. Tüm dünyanın ve ülkemizin içinden geçtiği bu zor süreçte, Fethiye Kent Konseyi, komisyonların en verimli şekilde çalışmaları ve hedefe ulaşmaları için gerekli gayreti göstermekte kararlıdır.
Kadın Meclisi çalışmalarına ilgi duyan Fethiye’de ikamet eden tüm kadınları, kadın paydası altında dayanışmamızı güçlendiren bu oluşuma aktif olarak katılmaya davet ediyorum.”dedi.