YAŞAMINIZDA NE VARSA YA DA NEYE ODAKLANMIŞ İSENİZ
Yaşamımızın bir boyutu artık internet ortamı ile ilişkili. Onsuz neredeyse yapamıyoruz.
İlgili olduğum internet ortamı ağ eklentilerimden zaman zaman anımsatmalar alıyorum. Ben de hepsini olmasa bile bazılarını gözden geçirerek güncelleyip paylaşıyorum. Çoğu da hoş, ilginç resimli paylaşımlardır. Öylelerini yeğlemişimdir.
O tür paylaşımlarında arkadaşlarımdan bazıları da şaşırıyorlar; bu da nereden çıktı gibi türünden karşılık verdikleri oluyor. Ben de onların o tutumlarına pek aldırmıyor, bildiğimden şaşmıyorum. Uzun uzun açıklamaya da kalkmıyorum. Yalnızca açıklamalarımda yanlışlıkları düzeltmekle yetiniyorum.
O internet ortamı da zenginliklerle dolu. Ben kendim de diğer yerli ve yabancı gruplara üye olmuşluğum var. Bu sayı hiç de az değildir; elliyi geçik bir rakama varır.
Geniş tuttuğum bir kitap çalışmam da var. Onun baş sayfasına içeriğe ilişkin etkileyici, merak uyandırıcı bir gönderme yapmam gerektiğinin de ayırdında ve bilincindeyim. Öylesi içerik başat algısını, ilkten vermiş olmak gibi bir tutumu da hesaba katmak, hiç yadırganmaz hatta özellikle kabul görür.
İşte öylesi birine denk gelip belirlediğim de var. Çalışmam basıma gidinceye kadar hep değiştirilmeye de açıktır. Evirir, çevirir dururum.
Aşağıya alıntıladığım yeni keşfettiğim bir içerik de kafamı kurcalamıyor değil. Karar vermek ise hiç de kolay olmayıp süreç alıyor. Bizim toplumumuza yabancı olan Kızılderili boyutu alıntılama yapmayı bayağı bir zora sokuyor.
Öyle olunca da konuyu sizlerle olsun paylaşmadan edemedim. Resimdeki yerliyi oluşturduğum albüme ilginçliği nedeniyle eklemiştim ama yanındaki açıklamasını okuduğumu anımsamıyorum; hiç aklımda yok.
Her nasılsa işte bu kez resmin açıklamasını da okumuş, oldukça da ilginç bulmuştum.
Bilinen gerçek ise şöyledir: Kuzey Amerika kıtasında Beyazlardan(!) önce oldukça dağınık topluluklar halinde yaşayan yerliler vardır. O yıllardaki nüfusları milyonlarla belirtilen o yerli halklar, doğayla oldukça uyumlu olarak yaşadıkları kayıtlara geçmiştir. Yıkıcı ve yok edici değillerdir.
Kızılderililer, Beyaz Göçmenler topraklarına çıkıp gelerek, yerleşmeye başlayınca gidişatın seyri de değişivermiştir. Çatışmaların önü arkası hiç kesilmez olmuştur. Bazı kereler önde gelen topluluk reisleri merkezî idarece görüşme ve belli kararlar almak üzere çağrılırlar. Uzlaşma arayışlarına girilir. Her bir merkezî büyük kente gelişleri ise epey bir hareketlenmeye neden olur.
Dedim bu haftaki köşe yazım o boyutla ilgili olsun dedim çıktım. Bakalım ilginç bulup beğenecek misiniz?
Kızılderili şefleri trenle New York’a getiriliyordu. Gara geldiklerinde bir heyet kendilerini karşıladı. Konuklara toplantı öncesi kenti gezdiriyorlardı. Sokaklardaki insan seli, arabaların, iş makinelerinin gürültüsü Kızılderilileri şaşırtmıştı… Bir ara Oglala Lakhotaları’nın şefi ve şamanı Heȟáka Sápa-Karageyik bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu söyledi. Diğer reisler onayladı ama beyaz adamlar inanmadı. Kentte Ağustos böceğinin olmayacağını, olsa bile bu gürültüde duyulamayacağı söylediler. Karageyik ısrar etti. Arabayı durdurdu. İndi, ilerideki parka gitti ve bir ağaçta Ağustos böceğini gördü. Amerikalılar şaşırmıştı.. “Olamaz” dediler, “Sende doğaüstü güçler var.” “Hayır” dedi Karageyik,
“Ağustos böceğini duymak için doğaüstü güce ihtiyaç yok.” “O zaman biz niye duymadık?” dediler. Kara Geyik yanındaki Amerikalıya sordu “Bana bir madeni para verebilir misiniz?” Amerikalı şaşırarak Kara Geyiğe 50 centlik bir madeni para verdi ve Kara geyik madeni parayı kaldırımda yürüyen insanların arasına yuvarladı. Bir anda herkes “Acaba benden mi düştü?” diye paraya bakmaya başladı. Karageyik yanındakilere sordu: “Anladınız mı?” “Anlamadık” dediler. Anlattı; “Bir insan için önemli olan, nelere değer verdiğidir. Çünkü her şeyi ona göre duyar, ona göre görür ve ona göre hisseder. Siz doğaya değer verseydiniz, Ağustos böceğinin şarkısını duyardınız…” Hehaka Sapa-Karageyik
Herkese iyi haftalar…