
ONUNKİSİ, ÖDÜNSÜZ, KARARLI BİR DURUŞ İDİ
Cumartesi günü, kuzeyimizde yer alarak, günboyu ilçemizden görünüp duran o Çaldağı berisinde, dip konumunda olan ovada, Gedre yaylamızda idik. Koca yaz oradan uzakta kalınca, herkesin her bir yerlere gidiverdiği zamanda biz de hafta sonları olsun, o yaylamamıza gitmeyi yeğledik. Sanırım iyi de ettik.
Gittiği Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yontu Bölümü’nden aldığı eğitim doğrultusunda, ilerleyerek, hevesle çalışmalarını sürdüren büyük oğlum, bu aralar İstanbul yollarında; gidip gelip duruyor. O İstanbul gibi devasa kentte, sanatsal alanda varlık savaşı verip başarı çitasını yükseltmeğe bakıyor. Sergi işleriyle ilgili olarak da yol almaya oldukça kararlı görünüyor.
Daha durunuz; yazımın başlığına taşıdığım, kararlı duruş boyutu, o sanatsal alanla ilgili değil.
Oğlum işinin o boyutuyla ilgili ola dursun, biz de geride kalan yabancı uyruklu kız arkadaşıyla sözleşip Yayla’ya(!) gitmeye karar verdik. O işlerle de haliyle, hep; özverili, ince düşünceli, çalışkan bir kadın olan, sevgili eşim ilgilenir.
Oğlumun arkadaşı yıllardır bakımını yapıp ilgilenmeden edemediği, ufarak yapılı, alçak boylu, sevimli köpeğini hastalanması sonucu kaybedince, rastlantıyla karşılaştığı bir köpeği sahiplenmişti. O da dokuz doğurmuş, oğlumun arkadaşı kız da onlardan, biri erkek, bir diğeri dişi, ikisini anneleriyle birlikte alıkoyuvermiş, bakımlarını üstlenmiş bulunuyorlar. Öyle olunca elbet onları gezdirme gereksinimi de doğuyor.
İşte öyle bir nedenle de ikidir, Yayla yolcusu olup çıktık.
Oğlumun kız arkadaşı, bu kez, yanında bir de konuk getirmişti. O kişi de yine kendi ülkesindendi. Kendisi Rusya’nın St. Petersburg kentindendir(Eski adı Leningrad). Yanında getirdiği o bayan da başkentleri olan Moskova’danmış.
Araçla yolumuza giderken, eşimle ikimiz ön koltuktayız ya arka koltuklara yerleşmiş olan, Rusya uyruklu iki bayan, sürekli kendi aralarında konuşuyorlar. Sanırsınız eskinin Moskova radyosu konuşmaları yapılıyor.
Moskovalı bayan, kendilerinden, oğlumuzun kız arkadaşı çevirisi yardımıyla öğrendiğimize göre, iki üniversite eğitimi almış. Bir eğitimi Mikro Elektronik alanında, bir diğer eğitimi ise, Türkçe’mize, Düzenlemeci Yaratıcı Tasarımcılık, olarak çevirebileceğimiz türden bir alanda. Siz isterseniz buna yaygın değişle Stilistlik de diyebilirsiniz.
Oğlumun kız arkadaşı da akademik eğitimlidir. Kırmızı aşama, diye nitelenen tür bir derece sahibi biridir.
Yaylamıza vardığımızda birçok eşya ve yiyecek, içeceğimizi, asfalt kıyısına bıraktığımız aracımızdan, sahibi bulunduğumuz çayırımızın, en dip köşesindeki seri üretim işi konutumuza taşıyoruz. Yol kıyısına, kapı girişine geçmeli olarak ördüğümüz çitleri açmadan geçiriverdiğimiz eşyalarımız sonrası, ben kendim de o yüksekliği daha aşmadan, su işine el atmakla görevli kılınıyorum. Aslında su sorunumuz da yok sayılır.
Kuyudaki su için dalgıç pompayı kurmak, uzn hortumunu yayıp toplamak, zaman aldığından, ben, az ötelerdeki, mescit yanında bulunan çeşmeye kadar varıveriyorum. 5 tane 10 lt.lik ile sayıları 8’i bulan 5 lt.lik pet şişeleri doldurmaya bakıyorum. Bizimkiler öylesini yeğliyorlar.
Büyükleri araçta bırakıp kalanını, olduğu gibi örülü kapı çitinin ötesine geçiriyorum.
Koca bir yeme, içme ile dolu, özel, korunaklı çantayı bir omzuma alıp iki yanımda da ikişer 5 lt.lik su dolu pet şişeyi alıp o konutumuza kadar götürüyorum. Bana bir de odun kırma, kesme işi düşüyor. Çayırımız içinde birçok ağacımız olunca odumumuz da oluyor. Tel çit öncesi söktüğümüz avludan kalma odunlarımız bile var.
O sıra konuk bayana işaret ettim; kalan su dolu o 5 lt.lik pet şişeleri alıp gelmesini belirttim. Sanki anlamıyormuş gibi haller sergiledi. Gitmedi. Meğerse ortada kurulu olan kahvaltı masasındaki yiyeceklere, ortalıktaki salınmış anne köpek ve yetişkin yavrularının tebelleş olmaması için orada bekliyormuş.
İlerleyen saatlerde o bırakılmış pet şişeleri almaya yöneldiğimizde de onlardan tek birini aldı. Onu da kucağına kaldırıp sarıp sarmalayarak götürüyordu. İkisini niye almadığını sorduğumda ise, hem işaretle hem de sesli olarak Türkçe“Çok ağır.” dedi. Hiç kilo sorunu yok denecek biriydi. Tembellik ettiğini düşünmeden edemedim.
Sonrasında, oğlumun kız arkadaşıyla, birlikte, aracımıza, eşya taşıyacak olduklarında da benzer tavrı sergilemişti. Ona da hem yüz işaretiyle hem de sözlü olarak aynı tutumu takınınca, kendilerini işte o zaman açık seçik anlamıştım. O, kendisinin, iki çocuk annesi olduğu bilgisini de edindiğimiz kadının, ödünsüz, kararlı bir duruşu idi.
Sol gözümde, yaşımla ilgili olsa gerek, görme kaybı yaşamıştım. O nedenle de birçok cerrahî iş ve işlemden geçmiştim. İlgili prof. bana, “5 kg.dan ağır yük taşımayın.” diye uyarıda bulunmuştu.
Uzun zaman, o uyarıya ben de kulak verdim.
Şimdilerde, bir anda, sırtıma, o sayının 5, 6 katı, attığım oluyor. Her iki elime de 10’ar kg.’a varan, birçok pazar torbası alıp aracımıza kadar götürüyorum. Belki de başıma iş alıyorum.
O, beden olarak manken gibi olan yabancı bayanın titizlenmesini iyi anladığımı sanıyorum. Dengeli olmak elbet çok önemliydi. İskelet yapımızın bozulmaması da öyle…
Ben de zaten, Barak H. Obama, bizim eski Genel Başkanlarımız gibi göbek yapmamış, ense büyütmemiş kişilerden yanayım.
Herkese iyi haftalar…
____________
Not: Pazar günü yapılan Karaçulha Yağlı Pehlivan Güreşleri’ni eşim ve bir arkadaşıyla birlikte, sonuçlarına yakın aşamasına kadar kalıp izledik. Çok izleyici vardı. Dağ taş insandı. Mevsim gereği yağan bolca yağmur bile akışı kesintiye uğratamamıştı. O yağmurda güreşler sürdü. Belediye’miz pilav-köfte, çayın yanı sıra, kuru-yaş meyve dememiş halkına sunumda bulunmuştu. Hoş, güzel, yeşil çimenleri de olan bir oyun alanımız olmuş. Daha ne olsun? O nedenlerle Belediye’mizin ortaya koymuş olduğu o çabaya, şapka çıkartıyor, içtenlikle kutluyorum.