Sonucu merakla beklenilen CHP 38. Olağan Kurultayı yapılıp bitti.
Biz şimdilerde o kurultay gecesi yaşanılanları konuşup ileri geri tartışıyoruz.
Kurultayda, 4 olan genel başkan aday sayısı, her ne kadar öyle görünse de seçimin iki güçlü adayı vardı.
Kurultay günü, daha sabahtan başlayarak, belli televizyon kanallarından, canlı verilen o ortamı, izler olmuştuk. En azından, biz, öylesi tutumda olmayı yeğledik.
Gün ortsına doğru, konutumuzdan çıktım. Her zamanki tutumum da öyledir.
Kurultay salonunda, birçok konuşmalar olacak. Bildik raporlar okunup onaylanması için oylamalarının da yapılacağını bildiğimizden televizyonlardan yapılan o canlı yayını izlemesek de olur havasındaydım.
Çıktığım kahvede ise, hemen bir oyun kurmamız da kaçınılmaz oluyor. İzleyici olduğunuzda şekerleme yapar hale bile düşebiliyordunuz. O yüzden oyuncu olmayı yeğleriz. Zaten dört oyun sonrası da gün bayağı bir evrilir gider. Azıcık da Halk Evi’ne takılıveririz. Orada her zaman konuşacak, söyleşecek grup arkadaşlarımız olur. Birlikte aynı masa çevresine oturuveririz.
O kurultay günü, eve bayağı bir geç sayılacak saatte dönmüştüm. Azıcık söyleşiverelim değince de öyle oluyor. Eve vardığımda ise olası genel başkan adayı Özgür Özel konuşma yapmaktaydılar. Hem onu dinlemeyi, hem de Fenerbahçe-Trabzon karşılaşmasını izlemeyi yeğlemiştim. Ev internetimiz olunca öyle bir olanağa da sahip olabiliyorsunuz. Karşılaşmayı bir türlü olması gereken gibi izleyememiştim. Zaten de karşılaşma umduğum gibi çıkmamıştı.
Kurultay canlı yayınını izlemeye yöneldim. Ortama ilişkin yapılan yorumlar, gözlemler, izlenimler, derken, zaman hızla ilerleyip gitmişti.
Genel Başkan Seçimi Oylaması’na da geçilmişti.
Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Seçim Sonuçları’ndan sonra, her birimizin yüzü düşmüş, neşemiz de kaçmış olduğundan, artık eşiğine gelip dayandığımız Yerel Genel Seçimler’e odaklanmakta bir güçlük yaşayacağımız da oldukça açıktı. Yine “Eski tas eski hamam.” olacaksa, heyecanımız, neşemiz de olmayacaktı. Bunun böyle olduğunu, dava arkadaşlarımız da seçmen kitlemiz de pekâlâ öngörmekteydiler. Öyle öngörü ile de kalmayıp açık seçik konuşanlarımız bile vardı. Ne yalan söyleyeyim, bana da o yönde soru gelince, katılmıyorum, diyemiyordum.
Seçmen kitlemizde de dava arkadaşlarımız da güçlü bir değişim beklentisi oluşmuştu.
Kurultaya gidilirken, o yönde, beklentimizi karşılayacak, örgütümüzün gözbebeği olan, bir genel başkan adayımız da vardı. Genel Başkan’ımız ise meclis dışı kalmıştı. Genel başkanlığa soyunan yeni adayımız ise, hem seçilmiş milletvekili idiler, hem de seçilmiş Meclis Grup Başkanı. Kendileri, Genel Başka’a göre, daha bir genç; gücü, diriliği; heyecanı, hevesi yerinde biriydi. Daha ne olsun?
Oylama sonucu, yeni Genel Başkan’ın seçilebilmesi için, 1368 toplam delege oyunun, bir üstü olan yeter sayıdan, 2 eksik kaldığı görülmüştü. Ne var ki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ise, 18 oyla geriye düşmüşlerdi. Seçim ikinci tura kalmıştı.
Canlı yayın izleyicisi ve yorumcuları da o ara, Genel Başkan’ın çekilebileceği öngörüsü içine girmişlerdi. Benim beklentim de o yöndeydi. Evine çekilmiş olan Genel Naşkan, kurultay salonuna dönüp gelerek yeniden oylamaya katılmış, kendilerinden beklenileni yapmamışlardı. Saat ise gece yarısını çoktan geçmişti. İkinci tur oylama Pazar sabahının ilk saatlerine sarkmıştı. Neyse ki geç saatte yenisi yapılan oylamanın sonucu çabuk alımıştı.
Sonuçta ise, Genel Başkan daha da geriye düşmüş; 664 olan oyu 536’e inmişti. Başkanlığa yeni soyunan Meclis Grup Başkanı ise, yarışma, çekişme ipini göğüslemiş; 582 olan ilk turdaki oy sayısını 812’ye çıkartmıştı.
Buraya kadar olan yaşanılanlar hepimizce de biliniyor.
Benim değinmek istediğim ve yazıma temel oluşturduğum boyut ise yeni geliyorum.
Hem daha önce yapılmış olan İstanbul Büyükkent Belediye Başkanlığı’nda hem de bu kez yasa ve tüzük gereği yapılan ikinci tur Genel Başkan Seçimi oylamalarının pek de hesapta olmayan bir getirileri olmuştur.
O İstanbul’da yenilen, bizleri de bir katakulli yapılacak öngörüsüyle oldukça kaygılandıran seçimde, korkulanın tersine, umulanın da üzerinde bir oy artışı sağlanmış; 12 bin olan önceki oy çokluğu, 806 bin oy artışına çıkmıştı. Öylesi bir sonuçta, o güne değin, hiç seçim kaybetmemiş olan Merkezî Yönetimin elini zayıflatmış; yok erkendi, yok baskındı türü, seçimlerin konuşulmasının önünü, o günden sonra, artık güçlü biçimde alıvermiştir.
Kurultayda da yok, genel başkan çekilseydi iyi olacaktı, vay efendim, niye çıktı da yeniden aday oldu, türü serzenişlere ben de az çok katılmadım değil hani?
Gelgelelim, gelinen aşama beklendiği gibi olmadı işte.
İyi de işin şöyle, olumlu bir yanını da görelim; oylamanın ikinci tura kalıp sürecin öyle işletilmiş olması, yeni seçilen Genel Başkan için, seçimi daha bir anlamlı kılmıştır. Delegelerden 274’ünün, daha önceki tutumlarını değiştirip, oylamaya öyle gitmeleri, yeni Genel Başkan’a destek çıkmaları, çok yerinde olmuş, seçileni daha bir güçlü kılmış ve girişeceği yenilenme hareketlerinde, o yüksek oy toplamıyla oldukça yüreklendirmişlerdir.
Hani ben de olsam, taşıdığı çekincelerine karşın, ikinci tur oylamalarla seçilmeyi yeğlerdim. Her iki seçimde de o sonuçlar, ilgili seçilmiş kişilerin, göğsünü kabartacak denli, göz kamaştırıcı derecede görkemli idiler.
Eğri oturalım, doğru konuşalım; şimdi umutlarımız yeniden yeşermedi mi?
Herkese iyi haftalar…
________________
NOT: Biz memlekette iken, komşu ilçemiz Seydikemer çevre yolundaki köprüden, araçlarının dümen kilitlenmesi sonucu, aşağı uçarak, kaza geçiren; yaşanılan o olayı, hem kendisinde hem de eşinde çoklu kırıklarla atlatan, 22 metrelik yol üzeri Aras Kargo yanındaki berberim olan Hasan ve eşine geçmiş olsun diyor, tez zamanda, iyice sağlıklarına kavuşmalarını diliyorum.