
ÇIKARLAR GÖZETİLİRKEN
Herkesin asıl yurdu doğduğu yerdir, diye bir tanımlama okumuştum. Tartışmaya, üzerinde ayrıca bir akıl yürütmeğe de gerek yok sanırım.
Ben de o söz içeriğine katılırım.
Öyle olunca da bizim asıl yurdumuz, doğduğumuz, dünyaya geldiğimiz yer olan köyümüz olsa gerektir.
Ben köyümüzü hep sevmiş kişilerden sayılırım. Köyümüzden küçük yaşlarda ayrılmış bir aile çocuğu olsam da belleğime ilk düşüp yer eden anılarım köyümüzle ilgilidir.
O boyutla ilgili bir kitap da yazmışımdır(*).
O köyden ilk kopuş beni oldukça etkileşmiştir.
Şimdilerde ve daha önceleri de köyümüzde bir mülk edinmekten söz edip durmuşumdur. Hatta birinde de çok uygun koşullarda bir yer edinebilecekken, işin olurunu, bir yakınıma bırakmış olmaktan kaynaklı bekleyiş, alımıma ket vurmuştu. Bir daha da öylesi fırsat karşıma çıkmadı.
Sözü bu kadar uzatmış olmama kanmayın; asıl diyeceğime daha yeni gireceğim.
İşte ben, o yukarıda azıcık açılımında bulunduğum düşüncemi, ağabeyim daha yaşıyorken, ona da açıyordum. Ağabeyim ise, hiç oralı bile olmazdı. Bizi yarım yamalak, dinlemekte olan eşi, o ara, benim düşüncemin geri yanını okumuş gibi hareket etmişti. Oysa hiç de onun düşündüğü türde bir akıl yürütmüyordum.
Ağabeyimin eşi, öteden beri, beni, kendileri gibi düşünmeyenlerden bilir. Yöremiz insanlarımızdan ayrışan kafada biri olarak niteler. Halen de öyledir.
Ben, yengeme göre, sözde, bir mülk edinip köyümüze de kapağı attığımda, muhtar seçilmeyi de hedeflermişim.
Onun için de hiç hayal kurmamalıymışım. Çünkü köyümüzde pek kimse kalmayınca, muhtarlık da yakın, kalabalık, komşu köye bağlanacakmışmış.
İyi de, benim, o sıra, aklımda öyle bir düşüncem yoktuki. Onlar, benim, öyle bir akıl yürütebileceğimi öngörüyor olmalıydılar.
Yazı taslaklarımı ilk okuyan arkadaşıma da benzer düşümcemi açtığımda, sanki bilgisayar ortamının getirdiği kolaycılıkla, kopyala-yapıştır türü bir çalıp çırma, yararlanma hep yapılır ya, o arkadaşım da aynısıyla, o tür bir öngörüde bulununca, bayağı bir şaşmadan edemedim. Arkadaşımın daha da değişik düşüncesi vardı; benim köy halkının düşüncesini tümden değiştirmek gibi bir eylemi gerçekleştirebileceğime de değinivermişti. Öyle olmasını da istemeyen bir göndermede bulunarak söz etmişti.
Gerek ağabeyimin eşi olsun, gerekse taslak yazılarımı okuyan arkadaşım olsun, basbayağı tutucu kesimdendirler.
Zaten ilçe halkımız da çok büyük bir ara ile merkezî yönetim yanlısıdırlar.
İnternet ortamının toplumsal iletişim ağlarına el atınca biz de bir yerlerden topa girmeden edemedik. Kişisel sayfalardan, grup sayfası ağlarına varıncaya kadar olan, o geniş alanda cirit sallayıp at oynatmadan da durulmuyor.
Toplumcu bir dava insanı olunca, ilkeli hareket edilme zorunluluğu da var.
Ben kendim birçok gruba üye olduğum gibi değişik grup sayfaları da kurdum. Hatta o konuda ilgili yabancı kuruluştan yazılı da olsa övgü türü bir karşılık almışlığım da var.
Yalnız o kadar da değil; beni üyelğe kabul eden, kendi köy grubumuzdan ve iki de ilçe merkezli grup sayfalarından, onların işlerine gelmeyen; çağdaş türdeki paylaşımlarından gocunularak, beni dışladıkları da oldu. Ben de benzer sayfaları kendim kurdum. Onların grup üye sayılarını da gerilerde bıraktım.
Fethiye’den buralara çıkıp gelmeden önce kurmuş olduğum memleketimle ilgili, grup sayfası üye sayımız üç haneli rakamları yeni bulmuşken, bu yazımı döşemekte olduğum su aralardaki grup üye sayımız (777)’yi bulmuştu.
Böylesi bir sayıya ulaşabileceğimi ben de hiç sanmıyordum. 500 gibi bir rakam bile benim için iyi sayılacaktı. Gelin, görün ki hiç de azımsanmayacak bir üye sayısındayız.
Bu boyutu niye bir açılımla dile getiriyorum, diyeyim: Buralarda baskın olan düşünceki kişiler, bu boytu da boşlayıvermiyor. Elinden geldiğince engelliyor. Olmadı, sövgüye başvuruyor. O da olmadı, çirkinliği, belden aşağı vurmayı da gözünü karartıp deniyor. Tehditler bile olmuyor değil.
Biz de zaten o konularda şerbetliyiz ya, pabuç bırakıvermiyoruz.
Size, daha ne gibi bir çaba gösterdiğimi nasıl anlatayım ki?
Benim, oturduğum, kalktığım yer söyleşi olarak hep bir davaya adanmışlık içerir. Çıkarlarımız gözetilirken başka ne yapmak gerekir?
Gerisi, ellerine o çok okunan gazeteyi alıp bulmaca çözerek, bir de ah, vah, diyerek, sözde gündemi izlediklerine inanarak, siyaset yaptıklarına inananlara gelsin.
Herkese iyi haftalar…
_________________
(*) Ardıçların Türküsü/Davut D. Fen/290 Sayfa/Yayım Yılı 2021/Gece Kitaplığı/Çankaya-ANKARA