
Geçen hafta içinde kentimize yağmur bir yağdı, pir yağdı; pek çok yeri de su bastı. Bir anda yağan şiddetli yağmurla birlikte birçok yer sular altında kaldı.
Yağmur başlamazdan önce Bahriye Üçok Halk evi’ndeydik. Her zamanki gibi bir grup oluşturmuş, söyleşiyorduk. Açık alandaki söyleşimizi bayağı bir ilerletmiş gidiyorduk ki yağmur yavaştan yavaştan yağmaya başlamıştı. Biz de güneş şemsiyelerinin altındaydık. Öyle olunca daha bir toparlandık. Hepimiz o ogeniş şemsiyelerinin altına sığışmaya baktık. Öte kaydık, beri kaydıksa da giderek yağmur ve rüzgâr şiddetini artırınca kapalı alana kendimizi dar attık.
Gün ilerlemiş, akşam olmuştu. Orada da herkese yer yoktu. Bir süre ayakta kaldık. Derken her birirmiz de sandalye bulup oturur olduk. Telefonlar çaldı durdu. Bir ara ben de eşimi aradım. Komşularımızın bahçesini su basmış. Su neredeyse zemin katın kapısından içeri girecek kadar olmuş. Eşim ilgililere ulaşmaya çalışmışsa da başarılı olamamış. Benden de daha nereyi araması gerektiğine ilişkin bilgi isteyince, tuttum Büyükkent Belediye’sinin telefon numarasını verdim. Bir ara elektrikler de kesilmişti. Ortalık karanlığa gömüldü. Çok geçmeden de geldi.
Bizim HalkEvi’nin kapalı yerinde kalışımız da sürdü gitti. Gözümüz dışarıda beton zemine düşen yağmur damlalarındaydı. Bir de havaya, ışığa bakıyorduk. Yağmurun kesilip kesilmediğini bir de öyle kolaçan ediyorduk.
Kahveye bisikletle gelmiştim.
Bir ara yağmur kesilir gibi olunca gidip bisikletimi yerinden aldım. Atlayıp sürüp gidiyordum ki her yanım suydu. Öylece yol kavşağına kadar gitmiştim. Önüm ardım sıra araçlar da suyun içinde ilerliyorlardı. O önümdeki kavşağı bisikletle geçmeyi gözüm kesmedi. Zaten de ayakkabılarım suya battığı gibi ıslaklık dizime doğru çıkıyordu. Kaldırımdan geri döndüm. Tokgöz Camisi’nin oralara kadar bisiklet sürdüm. Işık yok. Her yan su. Bulvarı buldum sonunda. Yapı Kredi Bankası’nın berisindeki açıklıkta su daha da göllenmişti. Tente altına çıktım. Bir süre de bisikletimle öyle yaya ilerledim. Sonunda su altında olmayan yerler buldum. Migros’un arkasından geçtim. Anayoldan ve kanal üzerindeki köprüyü geride bırakıp Saruhan Camisi dibindeki konutumuza zar zor ulaşabildim. Ipıslak olmuştum.
Komşularımız bize daha sonra oturmaya da geldiler. Başat yakınmaları su basması idi. Muski ilgilileri kendilerine, kapı önlerine kum torbası koyarak su girişini engelleyebilecekleri, önerisinde bulunmuşlar. Komşum da o sıra bozum olmuş.
Şurası da bir gerçek; komşumuz bahçelerini yüksek, beton duvarla çevirterek zaten kuru havuza dönüştürmüşlerdi. Şiddetli yağış olunca da o kuru havuz kaçınılmaz olarak su ile dolmuştu. Yerden bir karış gibi olan subasmanları da elbet alçak tutulmuştu.
Bizim bahçemiz de sular altında kalmış, birinci merdiven basamağımız sulara gömülmüştü. Zemin katın kapısı ise çok yukarıda, neredeyse bir metre yüksekteydi. Öngörüsü yapılmış bir apartmandı.
İki komşu yapı arasında da öylesi açıkça ayrışan bir yan vardı.
Kusurlu olan kim oluyor? Düşük subasmanı yaptırtmış olan konut sahibi değil mi?
Ortalık duruldu. Komşularımızın bulaşık suları da diğer atık suları da giderlerinden çıkıp akıyor. Tıkanıklık yok.
Vay efendim, ilgililer görevlerini yapmıyorlarmış. Muhtar ise seçimden seçime yanlarına uğruyormuş. Daha neler?
Bir arkadaşımız da o Halk Evi’nde, aylarca, evet aylarca, aynı konu da yakınıverdi de yakınıverdi. Sanırsınız kendilerine kasıtlı davranılıyor. Yok, bir gidelim, görelim; yok, bir videosunu izleyin hele, dedi de dedi.
Sağ olsun, bize de o sıra, söyleşimize iyi gider, diye, tepsi tepsi çay da ısmarlamışlardı. Kendileri yine de hoş bir kişidir.
Ben de üşenmedim, bir gün Muski’ye kadar gittim. Konuyu dile getirdim. Sağ olsunlar, ilgililer de beni açıkça bilgilendirdiler. Anılan yerin her açıdan görüntüsünü izlettiler. O ara, canım bayağı sıkıldı; arkadaşımıza bozuldum. İlgili kurumun, öyle tez zamanda, büyük bir alt yapı yatırımı yapamayacağı belli. Arkadaşımız, o mülk girişini azıcık yükseltecek, olası su basmasının önüne geçecek. Hepsi bu.
Ortak bir arkadaşımı aracı ettim; o kişinin, sorununu kendi halletmesi gerekiyor, dedim. Muski’de söz konusu yeri gördüğümü söyledim. Arkadaşım da kendisini birçok kez dinlemiş biridir. Yeri de görmüş. Bana hak verdi.
Aynı kişi havuzlu mülk vergisi ödemekteymiş. Gitmiş havuzunu toprakla doldurtmuş. Vergiden düşülmesi için başvuruda bulunmuş. İlgililer, gelip o süslü, güzelim havuz kıyısı fayanslarının da kırılması gerektiğini belirtmişler. Kişi deli olmuş; başkaldırıları oynuyor. Sözde, kendisine güçlük çıkarılıyormuş.
Siz, şimdi, Mercedes aracınızın tekerleklerini çıkartıp vergiden düşülmesini istemeye kalkışır mısınız? Onun gibi bir durum. Araç vizesine hepimiz gidiyoruz. Yapılana, edile, tek söz edebiliyor muyuz? İş Belediye ilgililerine gelince mi söz edilecek oluyor?
Yasa uygulayıcılarına, kasıtlı hareket ediyorlar, demek için güçlü kanıtlarınız olması gerekir.
Demek istediğim, çok açık.
Kişiler, küçük çabalarla, yakındıkları konularda, kendileri çözüm üretebilecekleri yerde, hiç hoş olmayan biçimde, yerel yönetim ilgililerini tartışma zeminine çekip ortalığı ille de velveleye vermeyi yeğliyorlar.
Herkese iyi haftalar…